Müzakereler artık sorunların çözümüne odaklanmalıdır
Bütünlüklü çözüm müzakereleri, çözüm değil sorun üretiyor.
Kıbrıs’ta Türk ve Rum toplumları arasındaki sorunların çözümüne yönelik yarım asrı aşkındır süren müzakereler çözüm yerine sorun üretmeye devam ediyor. Özellikle 1974 sonrası sürdürülen görüşmeler, neredeyse her zaman iki toplum arasında yeni sorunlar üretmekle sonuçlanmıştır. Adada barış içinde yaşamayı başaramayan toplumlar, barış görüşmelerini de çatışmaya dönüştürmeye başarmışlardır. Eroğlu-Anastasiadis arasında yürütülen görüşmeler daha tam anlamıyla başlamadan sona ermiştir. İki toplum arasındaki müzakerelerin bütünlüklü çözümü amaçlaması artık yalnızca sorun yaratmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Çünkü tüm sorunlara bütünlüklü bir çözüm bulmayı amaçlayan ve kendi statükosunu mümkün olduğunca uzun süre korumakta kararlı taraflar ‘küçük’ gördükleri sorunları çözmemekte ısrar ediyorlar. Yani müzakerelerdeki ‘her konuda anlaşana kadar hiçbir konuda anlaşılmamış sayılır’ prensibi artık Kıbrıs sorununun çözümü önünde en ciddi engel olarak ortaya çıkmaktadır. Bu prensiple yürütülen görüşmeler, gelişen ve genişleyen hayatın getirdiği sorunları adım adım çözmek yerine bu sorunları ertelemeye, biriktirmeye yaramakta ve son yaşanan olayda olduğu gibi çatışma unsuruna dönüştürmektedir.
Açıkça belli olmaktadır ki Talat-Hristofias ile Eroğlu-Anastasiades görüşmelerindeki yöntemler artık sürdürülebilir değildir. Bu bağlamda Mağusa İnisiyatifi olarak bütünlüklü çözüm amacına ulaşma yöntemini bütünlüklü olarak değiştirmenin kaçınılmaz olduğunu düşünmekteyiz. İki toplum arasındaki müzakereler artık ‘bütünlüklü çözüme ulaşana kadar uzlaşılan her konu hemen hayata geçirilmelidir’ yöntemi ile gerçekleştirilmelidir. Yani liderlerin, bütünlüklü çözüme iki toplumu teşvik edecek işbirliği ve güven ortamını yaratacak önlemleri öncelikli olarak ele almaları gerekmektedir. Daha önce Birleşmiş Milletler ve daha pek çok tarafça hazırlanan Güven Yaratıcı Önlemler (GYÖ) mutlaka hayata geçirilmelidir. Bunların hayata geçirilmesi liderlerin samimiyetlerinin de sınanması olacaktır.
Eroğlu-Anastasiadis müzakerelerini tamamen havaya uçuran doğalgaz sorunu, iki toplumun yakınlaşmasına ve bütünlüklü çözüme karşı bir bomba etkisi yaratmak yerine olumlu bir unsur olarak hizmet edebilir. Taraflar sorunlara tek bir çözüm bulmak için uğraşırken, her birinin ayrı ayrı çözüm beklediği konular tüm görüşmeleri ortadan kaldırıyor. Şimdi yeni bir yöntemle çatışma yaratan konuların üzerine gitmek gerekmektedir. Doğalgaz sorunu da bu konuların (GYÖ) içine alınmalı ve geçmişte konu edilen Güven Yaratıcı Önlemler de gündeme alınarak, bütünlüklü çözümü beklemeden bu konular hemen çözüme kavuşturulmalıdır. Kıbrıslı Rum liderliği doğalgazı paylaşmamak için çatışma yaratıp çözüm olasılığına darbe vururken, Kıbrıslı Türk liderliği çözüm olmayacağını düşünerek doğalgazı paylaşmak için çatışma yaratmaktadır. Bu yöntemler Kıbrıslıları toplu mezarlara sokan anlayışın yeniden vücut bulmasıdır.
Mağusa İnisiyatifi doğalgaz ve Güven Yaratıcı Önlemler’i görüşmek üzere iki toplumlu müzakerelerin yeniden başlatılmasını talep etmektedir. Doğalgaz ve diğer sorunların çözümü, bütünlüklü çözümün celladı değil lokomotifi olabilir!
Okan Dağlı
Mağusa İnisiyatifi aktivisti
30/10/2014