MAĞUSA SURİÇİ’NİN DEĞERLERİNİN KORUNMASI İÇİN TÜM İLGİLİ KURUM VE KİŞİLERİ DAHA DUYARLI OLMAYA DAVET EDİYORUZ.
Son haftalarda Mağusa Suriçi’ndeki tarihi alanlar ve yapılar ile ilgili birçok tartışma gündeme gelmiştir. Mağusa İnsiyatifi olarak Tarihi Suriçi’nin korunması ve mevcut mimari ve tarihi değerleriyle gelecek nesillere taşınması önceliklerimiz arasındadır. Bu önceliğimizin önüne hiç bir kişi ya da kurum/ kuruluşun beklentilerinin geçemeyeceğini belirtmek isteriz.
Mağusa Suriçi gündemindeki ilk konu MTG’nin ‘Kulüp Binası’nın Tadilatı ve Çevre Düzenlemesi’ konusudur. Bilindiği üzere bu alana yapılacak yapı için bir proje yapılmış ve Anıtlar Yüksek Kurulu’na başvurulmadan inşaata başlanmış, ancak bu inşaat Eski Eserler ve Müzeler Dairesi, Mağusa Şube Amirliği tarafından durdurulmuştu. Mağusa Suriçi ‘kentsel sit alanı’ olarak ilan edilmiş bir alan olduğu için burada yapılacak her türlü inşai ve fiziki müdahale için Planlama Onayı aracılığıyla istisnasız olarak AYK onayı alınması gerekmektedir. Daha sonra ise AYK’ya yapılan proje başvurusu reddedilmiş, ardından da kulübün yönetiminden ve taraftarlarından birçok kişi bir mağduriyetin söz konusu olduğunu vurgulayan söylemler içine girmişlerdir. Bilinmesi gereklidir ki MTG Kulüp Binası’nın ve Stadyumunun bulunduğu alanlar tarihi açıdan çok değerli alanlardır ve bu alanlar ile ilgili kararların sadece MTG Kulübü yönetimine ve taraftarlarına bırakılması mümkün değildir. Şu anda Canbulat Stadyumu’nun bulunduğu alan Latinler Dönemi’nde ‘Palio’ oyunlarının, Osmanlı Dönemi’nde ise ‘Cirit’ oyunlarının oynandığı spor sahasıdır. Latinler Dönemi’nin en eski ve değerli burçlarının bulunduğu ve mevcut durumundaki düzensiz reklam tabelaları ile kapatılamayacak, her türlü inşai faaliyetin izne tabi olması gereken, yüksek duvarlarla kapatılmaması gereken bir alandır. Öte yandan Kulüp Binası, Latinler Dönemi’nin en önemli dini komplekslerinden (manastır, hastane, kilise vb) St. Dominik Dini Kompleksi’nin kalıntıları üzerinde yer almaktadır. Bu alan, aynı zamanda 14. Yüzyılda Cenevizlilerin vasiyetnamelerinde gömülmek için en fazla tercih belirttikleri yer olmuştur. Bu şartlar altında değil yeni bina yapımı, mevcut yapının bile mevcut konumunda olması bugünün koruma anlayışına göre doğru değildir. Her ne kadar birçok kez esnetilse bile bu ülkede yasalar vardır ve bunlara herkes uymak zorundadır. Hiç bir kişi ya da kurum kendisini yasalara uyması gerekmeyen ‘imtiyazlı’ kişi/kurum olarak görmemelidir. Bir kez bu yapıldığında, ki maalesef ülkemizde örnekleri çoktur, yasalara uyma gerekliliği ile ilgili olarak kimse ikna edilemez duruma gelmektedir.
İnciraltı Restoran ile ilgili de benzer bir durum yaşanmaktadır. Bu restoranın açık alanının bulunduğu kısım bir kilisenin duvarının dibinde ve izinsiz olarak inşa edilmişti. Yakın zamanda burada çıkan bir yangının ardından yine projesiz ve izinsiz olarak yapım faaliyetlerine girişilmiş, hatta karantina sürecinde de bu faaliyetlere devam edilmiştir. EED’nin Mağusa Şubesi, Gazimağusa Belediyesi İmar Bolümü ve Mağusa Polis Müdürlüğü Adli Şube Birimi işbirliğiyle kaçak inşaatın mühürlenmesine ve mühürlendikten sonra devam eden inşaat faaliyetleri için de defalarca polis gönderilerek bu faaliyetlerin durdurulmasına rağmen, Planlama Onayı aracılığıyla AYK onay süreçleri tamamlanmadan ısrarla inşaata devam etmek için fırsat kollanmaktadır.
Yine kamuya ait olan birçok açık alanların Suriçi’nde ikamet eden kişiler tarafından işgal edildiğini, bu alanlara derme çatma binaların, otopark olarak kullanılan çardakların inşa edildiği, hatta bu alanların çöplük olarak kullanıldığını, bu alanlardan birinin de Tarihi Tuzhane yapısı olduğunu gözlemlemekteyiz. Özel alanlarda bulunan birçok tarihi yapı da günümüzde bakımsızlıktan çökme aşamasına gelmiş ve çöp alanlarına dönüşmüştür. Kamuya ait arazilerde olduğu gibi özel arazilerde de projesiz ve onaysız olarak inşa edilen derme çatma yapılar, garajlar, kulübeler ve kat ekleri tarihi alanın niteliklerini olumsuz etkilemektedir.Tüm bu haksız ve kötü kullanımlar hem tarihi yapılarımıza zarar vermekte hem de Tarihi Mağusa Suriçi’ni her açıdan olumsuz bir şekilde etkilemekte, alandaki fare ve haşere popülasyonunu arttırmaktadır. En kısa zamanda bu alanların işgalden kurtarılarak kamuya kazandırılması, temizlenmesi ve düzenlenmesi şarttır.
Biz Mağusa İnsiyatifi olarak, yasal süreçleri takip ederek, projelerini onaylatan ve Suriçi’ndeki tarihi yapılara büyük yatırımlar yaparak Suriçi’ni ekonomik olarak canlandırmaya çalışan bireylerin çabaları için onlara teşekkür eder, ancak yukarda sözünü ettiğimiz illegal girişimlerin de kentin estetik ve tarihi değerlerininin, Mağusa kentsel doku bütünlüğününün yanısıra, söz konusu yatırımları da çok olumsuz bir şekilde etkilediğini belirtmek isteriz. Yasalar Mağusa Suriçi’nde gerçekleşecek her türlü inşai ve fiziki müdahalenin Anıtlar Yüksek Kurulu’nun iznine tabi olmasını zorunlu kılar ve AYK’nın işleyişinde zaman zaman yaşanan aksaklıklara, gereğinden çok daha uzun süren onay süreçlerine rağmen AYK, Mağusa Suriçi ve benzeri sit alanlarında kontrolsüz ve uyumsuz restorasyon/ yeni yapıların gerçekleşmesinin önündeki en önemli engeldir. Öte yandan gerek Mağusa Belediyesi’nin, gerekse Mağusa Kaymakamlığı’nın AYK’da onay süreci tamamlanmamış işletmelere, işletme ve içki ruhsatını vermemesi, kaçak yapıların vergilendirmesinin yapılmaması, AYK kararlarının uygulanabilmesinde önemli bir gerekliliktir.
Tüm ilgili kurum ve kuruluşları, Mağusa Suriçi’ndeki kamusal/ özel alan kullanımında ve yapım faaliyetlerinde, yasalar ve yasal süreçler çerçevesinde hareket etmeye davet ediyoruz.