BASIN BİLDİRİSİ
Çözüm Sürecinin Tıkanmasında Tüm Tarafların Sorumluluğu Vardır
Kıbrıs müzakerelerinde gelinen sürecin ardından Mağusa İnisiyatifi olarak etraflı bir değerlendirmenin önemli olduğuna inanıyoruz. Öncelikle BM himayesinde Kıbrıslı liderlerin gerçekleştirdiği kapsamlı çözüm müzakere sürecinin yaşanan çeşitli evrelerin ardından, bu yöntem ve anlayışlarla artık tüketilmiş olduğuna inandığımızı ifade etmek isteriz.
Gelinen noktada sürecin tıkanmasındaki Kıbrıslı Türk, Kıbrıslı Rum liderlikleri ile birlikte Birleşmiş Milletlerin de sorumluluğu vardır.
*Kıbrıslı Türk liderliği, garantiler başlığında, Kıbrıs Türk toplumunun hassasiyetini ifade ederken Kıbrıs Rum toplumunu tatmin edecek bir çözüm önerisi sunamamıştır. Sürecin başında, Kıbrıslı Türk liderliği garantiler konusunun bir tabu olmadığını ortaya koymuştur. Aynı zamanda garantilerle ilgili olarak Kıbrıslı Rumların tehdit olarak algılamayacağı ancak Kıbrıslı Türklerin güvenlik içinde yaşayacağı bir formüle gerek olduğu da belirtilmiştir. Kıbrıslı Rumların tehdit olarak algılamayacağı ancak Kıbrıslı Türklerin de güvenlik içinde yaşayacağının tespiti Kıbrıslı Türk liderliği tarafından yapılırken, buna dair ilgili tüm tarafları ikna edecek bir formül sunulamamış ve süreç içinde resmi pozisyonu tekrarlar duruma düşülmüştür.
Kıbrıslı Rum toplumunun garantiler ile ilgili Türkiye’ye dönük bir güvensizliği olduğu açıktır. Bu endişenin giderilmesi için Kıbrıslı Türk liderliği anlamlı bir politik irade sergilememiştir. Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde agresif bir tutum izlemeyeceğine yönelik Kıbrıslı Rum liderliğini ikna edecek adımların atılmasına yönelik inisiyatif alamamıştır. Tam tersine, süreç içinde Kıbrıslı Türklerin garantilerle ilgili güçlü bir talebi olduğunu ifade ederek açılım yapmaktan uzaklaşmıştır. Özellikle doğalgaz araştırmalarına dair çatışma riski ortaya koyulmuş ve Kıbrıslı Rumların Türkiye’ye dönük endişelerini gidermek yerine, bu endişeleri körükleyici bir tutum benimsenmiştir.
*Kıbrıslı Rum liderliği de müzakere sürecinde ciddi hatalar yapmıştır. Özellikle Kıbrıs Türk toplumunun en önemli hassasiyetlerinden biri olan siyasi eşitliğin kabulü ile ilgili gerekli adımları atamamıştır. 11 Şubat ortak açıklama belgesinde toplumların siyasi eşitliği kabul edilmiş olsa da bu süreç içinde somuta indirgenememiştir. Kıbrıslı Rum kamuoyu bu konuda ikna edilememiştir.
Dönüşümlü başkanlık ve kararlara etkin katılım konuları Kıbrıslı Türk toplumu için siyasi eşitliği ifade eden esaslı unsurlardır. Ancak, bu konular Kıbrıslı Rum toplumu için pazarlık yapılabilecek konular olarak ele alınmıştır. Bu konularda gerekli açılımlar yapılmamıştır ve uzlaşmazlığın devamı sağlanmıştır. Kıbrıslı Rum liderliği siyasi eşitliğin sağlanmasının temelde Kıbrıslı Türklerin güvenlikle ilgili kaygılarına da cevap verecek olan bir emniyet unsuru olduğunu anlayamamıştır. Dönüşümlü başkanlık ve kararlara etkin katılım konusunda pozisyon tekrarına giren Kıbrıslı Rum liderliği süreçte gerginliğin artmasına neden olmuştur. Güç paylaşımında adil zeminin oluşmamış olması müzakerelerin sonuçsuz kalmasında önemli bir rol oynamıştır.
*Birleşmiş Milletler’in de müzakere sürecinde kritik hatalar yaptığını ortaya koymak gerekmektedir. Kıbrıs Sorunun kapsamlı çözümü için yapılan görüşmelerin zemini, 11 Şubat ortak açıklama metni, önceki ortak açıklamalar ve ilgili BM kararlarıdır. Liderlerin öncülüğünde sürdürülen görüşmelerin bu çerçevede ele alınması da uzlaşmazlığın çözülmesi için arabuluculuk yapan Birleşmiş Milletlerin ve onu temsil edenlerin temel görevidir. Anlaşılmış çerçevenin dışına çıkan öneriler geçerli değildir.
Müzakerelerin sonuçsuz kalmasıyla başlayan mekik diplomasi sürdürülürken Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis tarafından yapılan ve 11 Şubat belgesinin genel yorumuna uygunluğu şüpheli olan “şartlı” Cenevre önerisi, meşru ve köprü kurulacak bir unsur olarak görülmüş olması vahim bir hatadır.
BM himayesinde gerçekleştirilen liderler arası müzakerelerin toplumsallaştırılması ile ilgili hiçbir inisiyatif gösterilmemiş olması liderlerin korkularına yenilmesine neden olmuş ve büyük bir engel yaratmıştır. Liderlerin öncülüğünde kapsamlı müzakere metodolojisine yönelik alternatif yaklaşımlar denenmemiştir. Başarısızlığa mahkum bir yöntemin çözüm yaratacağına yönelik BM’nin ısrarcı tutumu da tarihe not edilmelidir.
Liderlerin çözüm yaratmaktan uzak pozisyonlarının yanında, BM’nin genelde ve özelde Kıbrıs’a dönük hataları da çözüme hem çok yakın, hem de erişilemeyecek kadar uzak olmamızın en önemli nedenlerindendir.
Tüm bu değerlendirmelerimizin ışığında, Mağusa İnisiyatifi olarak sürecin tıkanmış olmasına rağmen, siyasi irade ve kararlılık gösterilmesi durumunda aşılmasının mümkün olduğuna inandığımızı belirtmek isteriz.
İki yıldır yürütülen müzakerelerde birçok uzlaşı noktası ortaya çıkmıştır. Uzlaşılan noktaların ortaya konularak kayıt altına alınması gereklidir. Ayrıca geriye kalan konuların pozisyon tekrarına sebep vermeden sonuçlandırılması mümkündür. Ancak gelinen noktanın aşılması için siyasi irade ve kararlılık gereklidir.
Kapsamlı bir çözümün gerçekleştirilmesi için BM, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk liderliklerinin hazır olup olmadığına yönelik ise derin şüphelerimiz vardır. Bu yüzden BM’den ve toplumlarını temsil eden liderlerden irade beyanı ortaya koymalarını beklediğimizi ifade etmek isteriz. Liderlerin süreci ileriye taşıyamamaları, adanın bölünmüşlüğünün kalıcı olmasıyla beraber, Kıbrıs Türk toplumunun varlığının da yok olması sürecinin hızlanması anlamına gelecektir.
Mağusa İnisiyatifi olarak, sivil toplumun ya da Kıbrıslıların özgür iradesiyle bir araya geleceği, toplumlararası arası yakınlaşmayı destekleyecek tüm etkinlikleri destekleyeceğimizi vurgulamak isteriz.
Mağusa İnisiyatifi olarak, uluslararası hukuka uygun, adil ve yaşanabilir federal bir Kıbrıs’ın yaratılması ancak sürecin tabana yayılması ile mümkün olduğuna inanmaktayız.
Toplumlararası gündelik ilişkilere olumsuz etkisinden ötürü liderleri bu aşamadan sonra suçlama oyunlarından uzak durmaya davet ediyor ve sorumlu davranmaya çağırıyoruz. Uzlaşıların noktaların kamuoyu ile paylaşılmasını talep ederken, Birleşmiş Milletleri ise sürecin toplumsallaşabilmesi adına, resmi ya da gayri-resmi diyalog alanlarını çoğaltmasına yönelik girişimler yapmaya davet ederiz.
Okan Dağlı
Mağusa İnisiyatifi
30/05/17