Mağusa İnisiyatifi
Basın Açıklaması
17 Kasım 2015
16 Kasım tarihinde, Lefkoşa’da küçük bir aşırı grubun yarattığı olaylar kamuoyunu derinden etkilemiştir. Irksal ayrımcılığa dayalı tepki, güneyde örgütlü bulunan ELAM (Milliyetçi Halk Cephesi) partisine mensup olduğu iddia edilen öğrenciler tarafından bu sefer Kıbrıslı Türkleri hedef almıştır. Örgütün milliyetçi, ırkçı ve yabancı düşmanı değerleri benimsediği bilinmekte, hedefinde sadece Kıbrıslı Türklerin değil, aynı zamanda göçmen veya mülteci durumunda olan insanlar da vardır.
Nefret söylemi ve nefret suçları,uluslararası insan hakları kapsamında da kabul görmeyen bir davranıştır. Kıbrıs ülkesinin tümünün uluslararası hukukun bir parçası olmaya dönük sürdürülen müzakere süreçleri devam ederken, insanlık dışı bu söylemin benimsenmesi, örgütlenmesi ve görünür hale gelmesi büyük tehlikeler barındırmaktadır.
Federal bir devlet çatısı altında, Kıbrıs’ta yaşayanların güvenli bir biçimde birlikte yaşayabilmesi, temel insan haklarının, adada tüm yaşayan insanlara kurulacak federal yapı tarafından garanti edilmesi önemlidir. Bu saldırıların Kıbrıs’ta adanın birleşmesine yönelik yürütülen müzakere sürecine zarar vermeye dönük bir niyet barındırdığı ortadadır. Mağusa İnisiyatifi, müzakere sürecinin sonuç alıcı bir niyetle sürdürülmesinin öneminin farkındadır. Bu yüzden müzakere sürecini ayni zamanda toplumlar arasında bir barış süreci olarak da gördüğümüzden, buna dönük saldırılara, kimden gelirse gelsin karşı çıkacağımızı açıkça ortaya koymak isteriz.
Mağusa İnisiyatifi olarak, saldırılardan sorumlu olan aşırı unsurların kınanmasının yeterli olmadığına inanıyoruz. İşlenen suçlarla ilgili bir yargı sürecinin başlatılmasının da gerekli olduğunu kamuoyunun bilgisine sunmak isteriz. Bunun yanında, sorumluların yargılanmasının da güven oluşturmakla ilgili ilk adım olduğunu ancak, daha yapısal uygulamalara ihtiyaç duyulduğu açıktır.
Eğitim sistemindeki aşırı unsurların ayıklanması, eğitmenlerin aşırı unsurları besleyecek nitelikteki bilgileri sunmasının önüne geçebilecek denetleyici mekanizmaların oluşturulması ve öğretmen yetiştirme süreçlerinin yeniden ele alınması en kısa zamanda uygulanması gereken parametrelerdir.
Ayrıca, eğitim sistemlerinden kaynaklanan ve nefret suçuna sebep olabilecek içeriğin düzenlenmesi için iki toplumlu uzmanlar tarafından ortak eğitim müfredatı oluşturulmasına yönelik çalışmaların da bir GYÖ önlem olarak, bu tarz olayların bir daha ortaya çıkmaması için gerekli olduğunu düşünmekteyiz.
Yaşanılan sorunun gün yüzüne çıkmasıyla, liderlerin kapsamlı çözümü beklemeden, ırkçılığa, ayrımcılığa ve yabancı düşmanlığına mücadele etmeye dönük, insan hakları merkezli bir güven yaratma açılımı yapması son derece gereklidir.Yakın zamanda, Avrupa Konseyi Ulusal Azınlıklar Komitesi raporunda ırkçı şiddet ve nefret eylemlerindeki artışla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin suçlandığını not eder, sadece önlem alma çağrısının yetersiz olduğunu vurgular,caydırıcı uygulamaların bir an önce başlanılması gerektiğini belirtmekte yarar görürüz.
Aşırı milliyetçi, ırkçı, faşizan ve yabancı düşmanlığını benimseyen Kıbrıslı Rum ELAM benzeri unsurlar adanın sadece güneyinde değil, kuzeyinde de bulunmaktadır.Bu tip unsurlarla mücadele etmek için, hızlı tepki oluşturulması elzemdir. Bu mücadelenin zamana yayılması, adadaki güven ortamına zarar verecek unsurların daha geniş çevrelere yayılmasına neden olmaktadır. Bu sebepten dünkü olaylar ışığında, liderlerin ve ilgili otoritelerin en hızlı biçimde, işbirliği içinde hareket etmesinin kaçınılmaz olduğunu kamuoyu bilgisine sunar, ilgili yetkili ve liderlerin sürecin taşıyıcı unsuru olmalarına yönelik çağrımızı yineleriz.
Mertkan Hamit
Mağusa İnisiyatifi Aktivisti